On Bir

Bu kadar güneşli bir günde sokağa adım atmayacağım. Balkonun kapıları kilitli kalacak. Tülü açacağım yalnızca, kirli bir sarıyı görecek ve bu oda. Ve bu odadan dışarı çıkmayacağım. Yatağı toplamayacağım uyanacak olursam. Televizyon izlemeyeceğim bugün, dünyadan haberim olmasın. Şarjı azalsa da telefonun, yerinden edilmeyecek. Bana saati gösterdiği yerde, uyku ile uyanıklık arası. Ve duvardakinin pillerini söktüm, yelkovanı on bir saat geri aldım. 

Bu kadar güneşli gün, yarın tekrarı olmayacak. Ben olsa da bilemeyeceğim. Yarın uyanamayacak gibiyim. Eğer uyanırsam, saat kaç ve dünyada ne oldu? Tül neden devamsız, gömülmüş renge, oda niye bunca kirlenmiş? Kilitli kapıların anahtarları yok, telefon dokunulmaz. Uyanık mıyım, bilemeyeceğim. Hiçbir şey bilemeyecek, her şey bilinebilir. 

Çocuklar pencereyi bulmuş. Gereksiz ünlemler doldurmuş. İzmarit mermerde kurumuş. Bulmuşlar beni, biri hastaneyi aramış.

Bu kadar güneşli bir günde sızamam da. Uyanmışsam bu ne kötü. Uyanmayacağım, tülü aralık bırak. Ölene dek kirleneceğim. Zaman bu, ölüm. Beni buldukları yer-de neredeyim? 

Neresinden tutsan elinde kalır. Elin kirli sarı. Bu gün, günlük güneşlik sarı. Sen kirleniyorsun. Ve güneş de bu işin içinde. 

-Ne kadar güneşliyse gün, bana yazma.

Yorumlar

Popüler Yayınlar